showmypc.com vardı. Paralı olmuş olabilir.

dameware

www.radmin.com.tr 30 günlük deneme sürümü varmış.

(bkz: soluto)

logmein.com

dameware +1

Cekinmiyorum ama sen biraz cekinsen iyi olacak abi, agir sacmaliyorsun cunku.

eskiden sözlükte de duyuruda da her yaptığımdan çekiniyordum. sonra baktım etrafta insanların giydiği gömlekle, iç çamaşırıyla bile alay eden dangalaklar var, daha az önemsemeye başladım. eminim sözlük-duyuru yüzünden güzellik-iyilik algısı kayan pek çok insan vardır zaman içinde.

duyuru açarken çok çekiniyorum, bazıları sanki birazdan ağzımı kıracakmış gibi asabi cevaplar veriyorlar.

Bazen çekinmek lazım :) (Aslında demin Metalci geldi hanımmm diye başlık açacaktım :)

@ fortisvita

napıcan mesela fortis? senden çekinmiyorum, senden senin gibigillerden? siz belirlemeyeceksiniz neyi seçeceğimi di mi?. laf söyledi balkabağı.

duyuru açarken çekiniyorum. duyurumda insanlar birbirine laf sokmaya başlarda tartışma olur tatsızlık çıkar diye.

asdfjkhadskdf osuruktan da nem kaparmis. ben kendi iyiligin icin soyluyorum yoksa bir bok yapacagim yok. ben sana baslik acma ya da yazmayacaksin filan demedim, sadece yazdiklarina otur bir bak diyorum. yani soyle seyler yaziyorsun sonucta:

eksisozluk.com

ben de ona gore degerlendiriyorum.

Tahta kaşığı ateşte ısıtıp dayanabildiğin kadar basacaksın uçuğa. Fakat bu genelde çıktığını hissettiğin anda yapman gereken şey. Çıktıktan sonra zovirax sürecen mecbur.

Asiklovir

iki cümlenden birinde küfür etmeyi bırakmanın ağız sağlığına etkisi olacağını düşünüyorum.

bunun dışında hascovir, antivir, zovirax.

bir de bağışıklığın düşük, yediklerine dikkat et, tekrarlar çünkü uçuk.

sarımsak sür. koca karı ilacı rocks

zovirax kesin çözüm. ama olayın en başında sızlamaya başladığı an sürülünce %100 geçiriyor benimkini. ertesi gün sürmeye başlarsam da azaltıyor ama hemen yok etmiyor.

diğer bütün yöntemleri, ilaçları denedim,olmadı.

vectavir önermişti eczacı etkilimidir bilmem

ağız içi yarası değil değil mi bahsettiğiniz şey?

yok dudakta ağız içinde değil.

ben de "schrodingerin kedisi" nickini alamayınca kinyas ve kayra'dan dolayı bu nicki almıştım. şimdiki aklım olsa hiçbir koşulda kedili nick almam.

gibson en sevdiğim gitar markasıdır, ondan aldım. pişman değilim ama esp kullanıyorum şu anda

Ben kendi kendime diyorum ne alaka lan simdi yani ama yerine ne secerdim onu da bilmiyorum bak.

Aklima hic orijinal nik gelmez, boyle boktan bir sey almisim, kucuktuk tabii.

Forum donanımda nickim "Ergenekondom" ve bundan utanıyorum.

bir kis gunuydu
cisimi ne kadar tuttugumu dahi hatirliyamiyordum
soguktu kar kis
iu nun merkez kutuphanesinin wc sini anca atabilmistim

bir isedim pir isedim
boyle bir sey yok bildigin buhar cikiyordu...

sonar dedim ki bunu nick yapmaliyim:)

simdi olsa asla yapmam:))

:/

bu nick'i alırken çok üşengeç bir haldeydim sanırım, sadece salladım, bu denk geldi. göze hoş geliyor bence.

ahah bence tütün kolonyası çok güzel ve orijinal bi nick, niye sevmiyosun?

ben don değiştirir gibi nick değiştiririm imkanım varsa. sözlük nickimi, değiştirmek istemediğim için, beğeniyorum. marka oldum adeta kehkehkeh.

pescador'un da hikayesi şöyle: ispanyolcaya heves etmiştim bi ara, ispanyol dili edebiyatını kazanmıştım hatta. charazay mıydı neydi öyle bi basketbol menajerlik oyunu vardı. orda ispanya ligine girdim, galiçya bölgesinden bi takım açayım dedim vigo'ya olan sempatim yüzünden.

e vigolular ne yapar? balık tutar. taraftar grubunun ismini de Los Pescadores (balıkçılar) yapayım dedim. ondan sonra "hmm ne olsun nickim" derken duyuruda yapıştırıverdim pescador'u.

@pescador

vay nickin maceraya bak baya güzelmiş ama ha :) sikiyim tütün kolonyasını yauv

bu bi fake hesaptı aslında. fake olsun inandırıcı olsun dedim.. benle alakasız bir isimi çağrıştırsın dedim.. ibo geldi aklıma.. hem ibrahim sanılır hemde, haso, hüso, ibo, memo gibi kısaltmalar itici gelir bana. benim olma ihtimalimi sıfırlar dedim.

o halde "ibo" olsun dedim. devamını da şurdan rasgele birinin nickine baktım. ilk 3 harfi işte..

ibotut, ibokay, gibi birleşti oldu bitti.

1000 kere yazdım ama neyse. 14 yaşındayken kaydoldum sözlüğe. aklıma nick gelmedi açtım ingilizce-türkçe sözlüğü rastgele seçtim. çok malca bir nick. keşke değiştirebilsem.

nickimi seviyorum

yattığım yerde elimde tığ ile(o zamanlar, tığ işi yapıp pazarda satıp para kazanma hevesim var) bez örmeye çalışırken ananem dönüp bana

-seni alan ağlasın alsın sikini çalıya bağlasın.. dedi..

bendeki şaşkınlık kısa sürede geçti çünkü ananemin küfürlü sözlerine alışığım, sonra anlatmaya devam etti..

-bi gün adam nişanlısını görmeye gitmiş, bakmış yattığı yerden el işi yapıyor. dönmüş kıza "hastaysan sana yazık, sağsan bana" demiş. seninki de o hesap..

-seni alan adama yazık, alsın sikini çalıya bağlasın.. dedi..

işte arkadaşlar nickimin hikayesi de budur..

çok iyi nicklerin hikayeleri:D kayranin kedisi'nin nicki şu an daha sempatik geliyor bir de ^^

ben kıçımdan uydurdum, afedersin. nefret etmiyorum ama bir şey de ifade etmiyor benim için.

@ senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin

nick bomba

Jamal bir sevgi faresi. Evet o esnada elimin altında uykusuz vardı. Evet ismim Cemal değil.

kızıl saçlı halim powerpuff girls'deki blossom'a benzerdi. bide ben onu çok severdim.

gecenin bir vakti (herhalde 4,5-5 sene önce falandı) böyle siyaset, tartışma, haber programlar arasında muhtemelen çok yoğun bir beyin teyakkuzu yaparken kendimce de siyasi yorumlamalar falan yapıyorum. hani her normal vatandaş gibi siyasetin durumunu analiz eden, etmeye çalışan falan durumu işte.
hani akp'nin her türlü kılıfı uydurması vs.vs.vs....
sonra gece lambası, oradan tak ampül akabinde de birleşik bir lampül türedi.
oldu sana gece lampülü. bu!

not: nickimi de gayet seviyorum ulan.:)

Bi gün ev arkadaşımla oturuyoruz. Olum ekşisözlük hesabı açsana la dedi. açarım da 1-2 sene bekleniyomuş ne o öyle dedim.
bu daha önce troll olmak için bi nick almış 10 entry girmiş beğenilmemiş. Sonra da bi arkadaşı buna yazarlığa kabul edilmiş bi nick vermiş. O da troll nicki kullanmaktan vazgeçmiş. bende böyle bi hesap var daha önce 10 entry girildiği için belki daha çabuk sıra geelir al yaz 10 entry bakarsın olur dedi. Ben de yazdım 10 entryimi 4 ayda kabul aldım. O gün bugündür zenciamacalismiyor kaldı bana..
Hayır işin kötüsü ne esmerim ne zenci bakkalım ben bakkal :(
(baya kumral sarışın arasıyım yahu)

Not: troll olsun diye açılmış nick normal hesap oldu ya bana :(

astronomi mezunuyum .

Mira bir yıldız ismi , önemli bir yıldız . Taurus da baglı oldugu takımyıldızın adı

Dünya bir yana nickim bir yana. Arada nickime aşık olup mesaj atanlar bile var.

nefret ediyorum.

fade to black sevdiğim bi şarkıydı. bu sözü de severdim şarkıdan. kayıt olduğum zamanda uzun süreli bi ilişkideydim, 3. yılı filandı, değiştirmişti hatun beni bu uzun süreçte, "öyle yap böyle yapma" vs diye. ben de işte "ben artık eski ben değilim" gibisinden bunu aldım.

ahahaha senin tütün kolonyası şişesi görmen gibi bende nick düşünürken masadaki boş şişeye bakmamla sonuçlandı nick seçimim.

o an manyak gibi dinlediğim şarkıydı. azıcık nick bulma özürlüsüyüm de. baya memnunum ama. şahsen nickini garipsemedim. benim nickim bug'lı öyle düşün. tıklayamıyosun. bu durumdan hoşlanmaya başlamadım değil.

benimki en sevdiğim romanlardan birinin adı/yazarının lakabı + en sevdiğim rakam.
roman için; (bkz: papillon)
yazar için; (bkz: henri charriere)

şimdi olsa papillon7'ye ek olarak şu ikisini de alabilirdim; "me voy" ve "desaparecido"

me voy, ispanyolca gidiyorum demek,
desaparecido, ispanyolca kaybolan/yitik demek.

bunların ikisi ise şarkı. (julieta venegas, manu chao)

Hahaha cok guldum durduk yere
Sefiller sizi :))

Bicogunuzun nickini dusunup tasinip aldigini sanirdim.

Kiskanin, cok asiri memnunum.

Nickimi seviyorum / seviliyor.. Yıllardır her yerde kullanıyorum. Resmi yerlerde biraz utanıyorum ama :))

vay be ne kadar derin adamlar/kadınlar varmış duyuruda.
benimki için ekstra bi açıklamaya gerek yok sanırım.
not: surekli soruyorlar semih olanla bi bağım yok.

nick'imi çok severim gurur da duyarım dövmesi de var hatta.

Nefret ediyorum, daha doğrusu ettirildim. Ben run lola run filminden esinlenerek almıştım fakat bol fantezili lola ablamızla bağlantılı olarak aldığımı düşünüp, rahatsız edenler, gevşek gevşek konuşanlar oldu.

ohoo ben metalcore, deathcore gitaristiyim ama şu an ras g çalıyor hahah. boşver canın ne istiyorsa onu dinle

Ben hala direniyorum :) klasik müziğe de asla dayanamıyorum..
Ama illa metal dinlemek için kasmamak lazım, senin olayın bu kadarmış :) geçmiş olsun..

Ben hala ikisini de dinleyebiliyorum.
Şu an Chopin dinliyorum,birazdan da Dream Theater dinleyecem.

metal ile klasik müzik iç içe zaten dikkat edersen en ağır metal şarkılarında bile arkada bir keman çello olur dönek değilsin ama sıkılmışsın galiba 1 saattir aklına ne geliyorsa soruyorsun :D

ben de yıllardır metal müzik dinliyorum ama şu sıralar post rock'a kaydım.

@nuvomed

he valla nuvo ne geliyosa soruyorum. bunun kuralı nedir kurallara aykırı mıdır? bilmeden anasını mı ağlattım duyurunun nettim :)

Rap>metal>klasik rock>klasik muzik>rock>hardcore trance

Hardcore trance donemimdeyim su ara :( bam bam bam bam
Iki ay sonra yine donerim klasiklere.

hala her türden dinlerim güzel gelenlerden ama genel olarak ben de death metal > senfonik metal > klasik müzik gibi bir değişim geçirdim.

@ xeno

benim de böyle oldu. vay be.

ben mustafa sandal'a, tarkan'a falan döndüm :(

Karara varmadan önce Kuran ve incil okudum.Karar vermemde çok yardımcı oldu.Ben karar verdiğim zaman internet de yoktu :)
Not: Evet yaşlıyım biraz.

@godless
allahsız gardaş aman ha aman diyim o çeviriler var ya o çevirilerde neler yanlış çıkıyor neler. sade çeviriyle bu karara varmasan diyoruym bi gözden geçirsen? ciddi bi konu bu.

Kur'an. 3 kere okudum kendisini. Sonra İncil ve Tevrat. Sonra mitoloji öğrendim. İlk 3 böyle.

kuran.

ateist değilim ama buraya gelip 3-5 diyerek bunu küçümsemek bana doğru gelmiyor. ve insan okudukça inandığı şeyi daha çok sorguluyor. ve bunda bir sıkıntı olmaması gerektiğine inanıyorum. daha doğar doğmaz bir yaratıcının olduğuna inandırılarak büyümek ve ona sorgusuz sualsiz tapınmak samimi gelmiyor bana.

hadi çelişen ayetleri, hadisleri geçelim sürekli övülmeyi isteyen bir tanrı ne kadar var olmayı hak ediyor?

öteki dünyada adaleti bulacağına inandırılıp yaptığı bütün kötülüklerin bu dünyada fazlasıyla yanına kar kalması, adaletin olmaması, sanki hiç yokmuşcasına bu dünya ve kulları onun eseri değilmişcesine müdahale etmemesi bir kere daha bir yaratıcı var mı yok mu diye sorgulatmıyor değil!

güncel link verelimde hala okuduğumuz anlaşılsın:

media-cache-ec0.pinimg.com

www.richarddawkins.net

buda komikli:
evangelicaltextualcriticism.blogspot.de

dostlar sanmayın ki aşağılıyorum ha. asla böyle bir niyetim yoktur. fikirleriniz benim için kıymetli. öğrenmek istiyorum sadece.

"nette gezen 3-5 çelişki"nin ateizm ya da deizm için yetersiz olması ama bir kitabın dindar olmak için yetiyor olması sanrısı bile sorgulamak için yeterli bence.

kuran okudum, incil'e biraz baktım. mitolojiyi çok severim. zaten islam ile, yunan ve mısır mitolojileri arasında benzer irili ufaklı şeyler var. gerçi mısır daha çok hristiyan ile benzerlik sunuyor. isa örneği gibi. islam ve yunan mitolojisinde de gökten inen koç olayı vardı.

asıl zaten gerek üniversite, gerekse kendi okuduğun kitaplar vs. aracılığıyla öğrendiğin canlılar ve evren tarihi "ol dedi oldu" ile çelişince sorgulamayı bitirme ve kabullenme aşamasına yaklaşıyorsun.. bilim ile kuran çeliştikçe "yok öyle demek istememiş. o metafor" diyenler de ayrı etken zaten.

ben hiç bir yazıyı okumadım. sadece dini kendi içimde anlamlandıramadım bana, hikaye gibi geliyor.

kesin karar anı gibi bi şey olmadı bende. çocukluğumdan beri bilimsel yazılara çok meraklıydım, tabii internet de yok o zaman, açıp maddeden maddeye atlayarak ansiklopedi, sözlük okurdum. bilim kitapları dergileri alırdım. ergenlikte de böyle devam etti. ailemden de dine karşı olumlu veya olumsuz yönlendirme görmedim. 15-16 yaşında sorgulamaya başladım ciddi şekilde. annem kızdı, özentilik sandı inanmıyorum deyince, olur mu öyle şey diye kızdı etti.

bi gün baktım babam açmış kuran okuyor. ilk kez okuyormuş. sonra bana verdi, oku da insanlar nelere inanıyor kendin gör kararını ver dedi. okudum. zaten o ana dek şekillenmiş olan kararım kesinleşti. kafamda en ufak şüphe dahi yok o günden beri. bilimsel yayınları, gelişmeleri takibe devam tabii. yani inançsızlığım bütün bunların bileşkesi şeklinde çocukluğumdan itibaren oluştu, tek bir kitapla, tek bir sohbetle vs. değil.

mesela ben mitolojik hikayelerle benzerlik olayını internetten şu şekilde okudum. dünyaya bugüne dek 200.000 peygamber geldi. çooook eskilerden beri tebliğ yaptılar. sizce yapılan tebliği yaşanan anlatılanlar mitolojiye girmiş olamaz mı? mitolojiyi yazanlar bu gönderilen elçilerden alıntı yapmış olamaz mı?

fena bi cevap değil.

niye kulağı bu kadar tersten tutuyorsunuz?

insan doğarken herhangi bir dine inanarak doğmuyor zaten. sonradan öğreniyor. bu durumda islamı ya da hristiyanlığı çürütmeye gerek yok. onların kişiyi ikna etmesi gerek. ben olmadım mesela.

kuran okudum, 1-2 dindar insanla konuştum ettim, kendi aralarında bile mutabık kalamadıklarını gördüm. din bir sömürüdür, din bir sosyo-politik kontrol mekanızmasıdır dedim. sikerler dedim. öyle işte.

imgur.com

babadan miras kaldı bana valla. sülalede bir tane bile inanan yok.

kuran'ı baştan sona okumadım ama önemli yerlerini okudum. sonra 3 yıl kadar çok derin düşündüm bu konu hakkında felsefi kitaplar da okudum ve islam'dan gitgide uzaklaştım. şu anki halimin agnostik-deist arası olduğumu söyleyebilirim.

3-5 çelişki yazısıyla müslümanlıktan çıkmak bence körü körüne inanmaktan daha kötü değil. ancak 3-5 yazıyla ateist veya deist olduğuna karar vermek gerçekten çok saçma.

öncelikle: karara vardım ve bitti diye bir şey yok bende. senelerdir ara ara değişik şeyler okuyup kendimi yokluyorum. henüz fikrim değişmedi. (ben kendime inançsız diyorum, bazen insanlar daha kolay anlasın diye ateistim diyorum ama felsefi açıdan agnostiğim)

okuduğum kitaplar arasında beni en çok etkileyenlerden biri orhan hançerlioğlu'nun "düşünce tarihi" kitabıydı.

kuran'ın birkaç sure ve ayetini okumam islam dinini reddetmem için yeterli oldu.

kaynaklarım akıl, muhakeme, felsefe, hukuk, islam hukuku...

@tütünkolonyası maalesef ki düşünülerek ya da araştırılarak verilmeyen bir cevap olduğu için sorgulamayınca kulağa fena değil gibi gelse de aslen çok mantıksız :)

Öncelikle belirteyim şimdi mitoloji olarak geçen şey bir hikaye değil. O zamandaki bir inanış. Hatta din diyebilirsin. Yani "mitolojiyi yazanlar..." baştan yanlış. Ve kuvvetle muhtemel ileride belki yüz yıllar sonra. daha çok insan bahsederken islam mitolojisi diyecek.

Gelelim mantıksızlığın. Olayların zamanları senin tezin için tutmuyor. örneğin isa ve (mısır mitolojisini sevmediğimden aklımda kalmadı ama sanırım) ra (ya da horus re miydi? yoldayım araştıramayacağım şimdi) benzerliği konusu. Mısır mitolojisi ve o mısır tanrıları isa'dan birkaç bin yıl eski iken o mitolojiyi "yazanların" isa'nın hikayesinden etkilenmiş olması da, isa'dan sonra -muhammed- ya da önce doğan peygamberlerden etkilenmiş, hadi çalmış olması da imkansız oluyor böylece. :)

14 milyar yıllık "bildiğimiz" geçmişe ait evrenin, çok çok çok ufak bir zaman diliminde var olmuş yaratıklar olarak tabii ki bir tanrıya inanma ihtiyacı duyacak insanlar, kendilerini önemli hissetmek için buna insanoğlunun ihtiyacı var.

keza dünyanın tamamı, sadece türkiye değil, yeterince gelişmediği sürece dinin ortadan kalkması kaos demektir. bu yüzden de dine ihtiyacı var insanoğlunun.

ha yeterince ilerler insanlık, hem ahlaki hem teknolojik yönden yeterince ilerlediğinde zaten tanrı kavramını ortadan kaldıracaklar. keza dini de.

hangi kaynakları okuduğuma gelince, kuran okudum. bir de dünyaya baktım. elimde yeterince delil oldu zaten.

amına bile koyarım

Cinsiyetimi bile değiştiririm

Samimi olmaya gerekyok binlerce futbolcu takımını bırakıp kim daha çok para verirse o takıma geçiyor.Always money talks

tabi lan manyakmısın

@vfgerty

siktin belamı asşkdjasfjjafdşfkdalfkdf

çok saçma bir soru olmamış mı aga? "kuşları sevmiyorum" diyen adama "500 bin euro verelim kuşları sev nollurrr" demeye benzemiyor mu bu? insan tuttuğu takımı değiştirmez ki?

ben 500 bin euro verirsen galatasaray'ı bırakıp fenerbahçe'ye geçerim iyi de, yine galatasaray kazanınca sevinirim. 500 bin euro verdiğinle kalırsın. ömür boyu beni takip edecek halin yok ya.

şampiyonluk günü, galatasaray formasıyla caddede dolaşır mısınız veya fenerbahçe formasıyla beyoğluna gider misiniz tarzı sorular daha ateşli olabilirdi. x paraya y yapar mısınız soruları eğlencelidir ama soramamışsın :/

soruya cevap: tabi lan.

5.000'e bile değiştiririm.

kör fanatik değilim yine de sağlam bi taraftarım ama 500.000 çok olmuş düşündürmedi bile.

1 milyon euroya tüm takımların formalarını bile giyerim :)

yukarıda da dendiği gibi. değiştirdim demekle değişecekse, elbette :)


"bundan 30 sene sonra kendinizi nası bi fotoğraf karesinde görüyorsunuz" benzeri sorular olur ya hani, onlardan birine denk gelmiştim yıllar önce. düşününce çok zor. hiç bilemiyoruz ne olup ne bitecek, yanımızda kimler olacak, kimler kalacak vs.
ama bunu biliyorsun işte, hangi takımı tutuyor olacağını yani. değişik.

burada değiştirmem diyen bi gitsin çay koysun.

değiştiririm anında soru mu bu

götümü bile veririm.

nereyi imzalıyoruz?

500.000 euro'ya yeni tutacağım takımın futbolcularıyla şoko partisi bile yaparım.

bittabi.

500 euro'ya bile değiştiririm.

Vay amk takım tutuyorum ki ben:/ neyse ki dedem sağolsun o para mevcut.

görünürde ve etrafına karşı takımını değiştirirsin ama gerçek bir taraftarsan içinde hissettiklerin değişmez..

bu ne kadar rahat bir insan olduğunla da alakalı. 20 lira ver bana giyeyim fenerbahçe forması hiç problem değil ama bu hiç bir zaman galatarsaylı olduğum gerçeğini değiştirmeyecek.. nasıl davranırsam davranayım..

5 euro ya bile değiştiririm. bjk liyim. kombinem var. ilk defa beşiktaş bana para kazandırmış olur.

takim tutmuyorum; ama o paraya buradaki "degistiririm; fekat yurekten olamaz ki"cilerin hepsinin ve yasadigim sehirdeki tum insanlarin tuttugu takimi, en sevdigi rengi, dini inancini, hobilerini degistirebilirim. sen paradan haber ver. insan dedigin nedir yani sonucta. evriminin basindaki bi canli; yazik...

@merdümgiriz...
"...tum insanlarin tuttugu takimi, en sevdigi rengi, dini inancini, hobilerini degistirebilirim. sen paradan haber ver." demişsin.

böyle durumlarda uç örnekler vermek en güzel yöntem; bir anneyi evladından vazgeçirmek için kaç para yeterlidir sence? aynı şekilde bir evladın annesini sevmekten vazgeçirmek için ne kadar para vermelisin?

izin verin de insanların da kendilerine ait bazı değerleri olsun.. takım bunların sadece ufacık bir parçası..

enter tuşun mu bozuldu mübarek?

Çok şey istemek diye bir şey yoktur, istediğini alamamak vardır. Yengemiz sizin istediğiniz gibi biri değilmiş. Bu yaratılış meselesidir. Zorlamaya, istediğiniz şekle büründürmeye gelmez. Bu şekilde değerlendirmeli, gerekirse yolları ayırmalı diye düşünüyorum ben.

bitmiş ilişki. boşuna mücadele veriyorsun. direkt ayrıl ve hayatına sana değer verecek, vakit ayıracak biriyle geçir.

@tutun
düzelttim
@nereye
şöyle ki bugüne kadar hep o yakınırdı sık aramamamdan. 2 saatte bi aranamak isterdi. aradığında atıyorum poker masasında ya da ps oynuyo olursam kısa kesip kapatırsam dünya trip atardı.Şimdi böyle olunca daha çok şaşırıyorum ben de. Yoksa 3 senedir az buçuk tanıdım istediğim gibi biri olup olmadığını onun ne istediğini bildiğimi düşünüyodum.

kardeşim aldatma belirtileri bunlar. dikkat et derim. şu iş konusu sıkıntı olabilir. o ortama girdiyse ona denk biriyle olmak istiyordur belki de. 3 senelik sevgililer arasında hala günaydın mesajı yazdın yazmadın muhabbeti dönmesi garip.

Hödüksün

Sen hödük değilsin. Kız arkadaşın kafasında biraz uzaklaşmış gibi bu ilişkiden. Açıkçası kendini geri çeker ve sen de ona bu şekilde umursamaz davranırsan pişman olup dank edebilir ama bu şekilde bir taktikle yeniden elde ettiğin insandan artık keyif alır mısın orasını ben bilemem.

Tabii bu işin sonunda iyice uzaklaşıp kopmak da var. Bunu göze alamıyorsan böyle bir şey yapmaman lazım.

En mantıklısı sanırım karşılıklı bir konuşmak ve bir ihtar çekmek: istemiyorsan her an bitirebiliriz, yoksa aklını başına al demelisin. Ve bir sonraki bu tarz tutumunda gerçekten ayrılık yolu gözükmüş demektir.

Ama sorun sende değil gibi, onu bil.

Ne abartmışlar ya yukardaki arkadaslar. 3 sene geçmiş ilişkiniz her an aynı seyirde sürmez. Ki okular bitmiş artık hayat ciddileşmeye başlamış üstüne kızı başına da kötü şeyler gelmiş. Yaptıkları anormal değil. Aynı şeyleri ben de yaşadım normal bunlar. Kızın seni sevdiğini düşünüyosan o da bunu teyit ediosa abartma durumu. Hayatını kıza endeksleme. Başka meşgaleler de bul. Mesaj konusunu da uzqtma bence

siz hödük değilsiniz ve sonuna kadar haklısınız ama maalesef kız ayrılmak istiyor çok belli.

@tescilli
aldatma güven konusunda en ufak problemim yok eminim. Mesela günaydın mesajı yazıp yazmamak değil ki, hiç bir şey yapmıyorsun en azından onu yap dedim.
@merkezefendi
neden hödüğüm? onu da açıklarsan?

bir de annesi ciddi bi kaza geçirdi. Şimdi iyi ama hayati tehlike atlattı. En son attığı mesajda gözüm annemden başkasını görmüyor benim yüzümden gözümün önünde ölüyodu her gece rüyamda görüyorum. Senle ilgilenmiyorum diye trip yapacaksan sen bilirsin demiş.
Annesiyle çok ilgileniyor onu biliyorum 2 hafta boyunca zaten benimle ilgilenmemesine tek bişey demedim. ama şimdi hayatı normale döndü 5 gün sonra okulu başlıycak oraya gidecek ne bileyim kardeşinin doğum gününü kutladılar gitti kendine telefon aldı falan yani hayatı normal rutine döndü tek farkı biraz fazla misafiri falan geliyor..

Abi kız kötü zaman geçirio sen nir bi gün boyunca 15 saniyeni bana ayırmıon diosun.

Belki seni olaydan uzak tutmayı, seni görünce seninle konuşunca kazayı hatırlamayı istemediği için akşam mesaj attıında hiç bişey olmamış gibi davranıo.

Abi ilişkide inişler çıkışlar olabilir. her an aynı ilgiyi görmeyebilirsin. mesaj atmamasından yola cıkarak sevgisini tartacagına mesela sennle buluştuundaki davranıslarını tart bakalm sevio mu seni hala.

Staj esnasında ilişkinizi gözden geçirmiş olabilir. Arada sicak davranmasi vs. de 3 yilin verdigi aliskanlik ve verilen emeklerden dolayi hissedilen vicdandir.
Birinden hoşlanıyorsan ne yapar eder, işini yarida kesip msj atarsin.
Bir bahane bulmaya çalışıyor olabilir ayrilmak icin, kotu konusma ya da tetigi ceken sen olma kotu olmamak icin.
Ha bu arada, baska adaylar da olabilir ortada, diye düşünüyorum.

@merkezefendi

görüşemiyoruz ki zaten 3 ay yurtdışındaydı ondan önceki 20 gün görüşemedik geldi 20 gündür yine görüşemiyorum 4-4.5 aydır 3 kere görüştük 1 i hastanede 1 i havaalanında 5 dakika 1 i doğum gününde 15 dakika. Yaşadığı şehre gittim hediyesini verdim. Son otobüs vaktiydi zaten onun da eve gitmesi gerekiyodu atladım geri döndüm. toplasan 4 ayda 1 saat görüşmedik. Sürekli geleyim diyorum olmaz şu işim var olmaz bu gelecek falan diyor. Olabilir gerçekten yoğun zaman geçiriyor buna hiç kızmıyorum ama görüşemiyoruz da bi yandan bu da problem. işte 4 mayısta okuluna gidicek ankaraya o zaman istediğin zaman gelirsin falan dedi.. bir de tatil planımız vardı onu bekliyorum bakalım artık..

@minik donut
evet tam da o sylediğine yakın bir şey söyledi
ben hayatım boyunca çalışmak uğraşmak gördüm sense hala gezeyim poker oynayaym eğleneyim modunda takılıyosun geleceğimiz için çaba sarfetmiyosun falan demişti. bundan 1 ay kadar önce yurtdışındayken bu yüzden ayrıldık. Sonra ağlayarak aradı özür diledi barıştık. Oysaki ben babası felsefeci istemiyor diye galatasaray felsefeyi bırakıp hukuğa geçmeyi düşünüyorum. Onun için adalet okudum, dgs'ye giriyorum bu yaz. (ki daha önce de odtü de felsefe okuyordum düşünün felsefeyi ne kadar seviyorum) Gerçi onun okulu bitiyor 2 dönemi kaldı. ben de ona yetişeyim diye sadece 3. sınıftan başlatan okulları falan yazıcam. Hayallerimden vazgeçip onun için bişeyler yapmaya çabalarken bana bunları demesi çok dokunmuştu.
Hala aynı sorunlar mı devam ediyor?

Kardeş dediğim gibi aklından 'sevmiyorum artık sanırım onu, sogudum, ayrılayaım' dediğini sanmıyorum. Uuzn ilişki olduu için önem sıran düşmüş. Uzak ilişki de olduu için aynı yoğun duygular hissdilmeyebilir. Kızın dediği gibi ankara da ya da tatilde tartarsın durumu seni sevip sevmediğini. Bu süreçte birlikte olmak önemli. Uzun ilişki her zaman sıkıntılıdır hele de genç yaşlarda. Sen bugunu çok kafaya takmadan ankara da geçirceğinz vakitlerin keyifli geçmesini sağla, düzelir. Kendimde epey benzer şeyler yaşadım

lacan lucan yapma kardeşim, senin okuduğun ekole kurban olsunlar, gs felsefe farklı bi yerde benim gözümde resmen damarıma basıldı burda.

kıza da vakit ver bakalım çok düşünmemeye çalış.

Dostum, erasmusta boynuzu takmış yenge. Bu işlerden anlıyorsam, bundan eminim.

rolleri değişmişsiniz la siz. bence biraz akışına bırak. çok üstüne gitme. uzak mesafe ilişkisi zaten her babayiğidin harcı değil. kızın dediği gibi biraz anlayışlı ol. bakalım süreç ne gösterecek.

hödük değilsin. haklısın. kızın yaptığı da ayıp aslında ama farkında değil. ingilizcede bi kalıp var "take for granted" diye. bence durum bu. o kadar cepte görüyosun ki karşındakini, alınıp bozulacağını düşünmüyorsun bazı şeyleri yaparken. kız arkadaşındaki durum bu. epey kalp kırıcı bişey. ama malesef kimi insanlar böyle. söylemene rağmen buna devam ederse daha da kötü. ha bi de şöyle bi şey var, dışardan bakınca ya da dile getirince sanki çok da abartacak bir şey değilmiş gibi geliyor. ne yani 5 saat mesaj atmadım diye neyin tavrını yapıyosun niye kızıyosun azıcık anlayışlı olamıyo musun diye karşı konmaya çok müsait bi mevzu. ama karşı taraf, yani sen, o mesajlar gelmeyince, o telefon çalmayınca eminim her dakika deliriyorsun. telefona bakıyosun sürekli falan. tahmin edebiliyorum çok kötü bi his.
ayrılmayın.

aldatılma olmadığı konusunda eminim. Zaten öyle öğrencilerle takılabileceği bi ortama, erasmusa gitmedi. Staja gitti. Bi şirkette staj yaptı 2 kadınla beraber çalışıyodubi de kadın ev arkadaşı vardı bikaç kere onunla dışarı çıktı sadece ki istediği kadar gezedebilirdi güven konusunda sıkıntı yok aldatmayacağını biliyorum.

lan bi de türk kızına kezban diyolar ya şurdaki yorumlara bak, kesin boynuz, aldatmış vs vs. çok dizi film izliyolar @zenciama bu arkadaşlar sanırım. takma

90 + ları oynuyosunuz bence.

Bence bitmiş artık. Ama neden bitmiş bilemiyorum.
Sen de çok uzatmışsın. Kopar gitsin. Gururunu yitirme.

Bence de pis bir şeyler dönüyor. Ama terk etme. Ne kadar sabırlı birisin bilemem ama şöyle yapman senin için çok iyi olacaktır;

O yazmadan yazma. Soğuk olma ama samimi de olma. Yapmacık ol ki ne oluyoruz desin içinden. Ayrılırsan rahatlamış olacak. Ona bu rahatlığı yaşatma derim. Evet ayrılık olsun ama rahatsız olması gereken o.

Sikici oldugumu dusunuyorum, konusacak bir seyim yok cunku

ben olabilirim. çoğu kişiyle ortak tabanım yok. popüler dizileri falan izlemem. beni sıkıcı bulmayan 3-4 arkadaşım vardır max.

ben öyleyim. ron dennis +1 ortak paydam yok çoğu kişiyle.

Devamlı gülen, her saniye espiri yapan filan insanlar için sıkıcıyım herhalde çünkü ben her şeye gülemem ve aşırı enerjili, yerinde hiç duramayan, devamlı konuşan kikirdeyen insanlar benim enerjimi düşürür :D

burda!

fazla hassas, alıngan, takıntılı olduğum için sıkıcı olduğumu düşünüyorum. çok yakından tanımadığım sürece insanlara şaka yapmaktan bile çekiniyorum yüz yüze. fazla soğuk, mesafeli davranıyorum. bir şeyler anlatmak istiyorum ama anlattığım şeyler 100 kişiden 1'inin ilgisini çeker. buna karşılık, birisi bir şey anlatmak isteyince dinlemiyorum.

yani tamamen kendi kafamda yaşayıp "BAKIN BAKIN NE DİYCEM!!" kafasında olduğum için pek eğlenceli birisi değilim sanırım.

ukala olmadan düzgün bi cevap veremem bu soruya sanırım. itici olmaya gerek yok şimdi :P

kimse benim seviyemde değil gibi bi iticilikten uzak kalmak koşuluyla pek ortak nokta olmaması galiba konunun can alıcı kısmı. futbol beni açmıyor, tv dizileri behzat ç ler filan bile izlemiyorum amına koyayım. filmlerle aram kötü. ne sikim bir insanım dersek bilmiyorum. şu da var kafama uyan biriyle aralıksız 5 saat sıhbet edebilirim.

ben de sıkıcı olduğunu düşünenlerdenim. benim yaşadığımın onda birini başkası yaşasa ve satmasını bilse, yani hikayeyi anlatmasını bilse ortamların en çok aranan adamı olurdu heralde. ama ben de öyle bir yetenek yok maalesef.

sonra bir de şu var. sözlükte veya burada çokça zaman harcadığımdandır ki heralde, insanların gösterip eğlendiği veya duyduğuna şaşırıp anlattığı bir şey benim için çoktan tarih olduğu için, yani onlardan çok önce izlediğim, okuduğum, bildiğim için onların heyecanladıkları şeylere ortak olamamak veya kayıtsız kalmak beni soğuk bir nevale yapabiliyor.

Çok sıkıcıyım insanlarla ne konuşulur hiç anlamam. hele ortak bi hobi filan yoksa çekilmez adamım. Takım tutmam, siyaset konuşmam vs.

muhabbet etme yeteneğim yok. çoğu şeyi anlatmayı gereksiz bulurum, gerekli bulduklarımı da anlatmam epey kısa sürüyor. sonra pişman oluyorum zaten. kısa yorumlar yaparım. bi laf biter yenisini başlatamam. karşımdaki geveze değilse çok gerici bi ortam oluşuyor. ama çok şahane dinlediğimden sanırım, geveze insanları çekiyorum. buna da şükür.

çok sıkıcıyım
dışarıdan baktığımda, ben benle arkadaş olmazdım, muhtemelen gıcık kapardım bana.

gavurun small talk dediği ("akşam maçı izledin mi, ne vurdu ama" "spora mı başladın", "kaynımda var aynı") şeyle hiç aram olmadığından....

Ben de boyleyim sanirim. Cogu kisiye ilginc gelen seyler bana cok normal gibi geliyor. Kimseyle muhabbeti ilerletme konusunda bir istegim yok, bu yuzden de fazla arkadas edinmiyorum. Aslinda bircok sey biliyorum ama bencilligimden midir nedir baskasinin gorusleri de pek ilgimi cekmiyor. Ama yeni seyler ogrenmeye merakliyim, bu tarz sohbetler olursa da ilgimi cekiyor. boyle iste..

Ortalamayımdır da, pek sevmediğim insanların yanında sıkıcı oluyorum. Çünkü konuşasım gelmiyor. Zaten o insanların yanında da pek uzun süre kalamıyorum, boğuluyorum.

Bir kere bir arkadaşın ablası ile tanışmıştım. Arkadaş tuvalete gittiğinde yalnız kaldık, laflarken o Survivor anlattı, ben hiç izlemedim. "Ne izliyorsun televizyonda" dedi, "Televizyon izlemiyorum" deyince ortak konu bulabilmek için bir 5-10 dakika uğraştık. Ama o da sıkıcı değildi bence, eğlenceli bir arayıştı. "Ne kadar ters insanlarız" diye birlikte gülmüştük de.

Bir de bazen sevdiğim birinin yanında sessiz kaldığımda huzur da bulabiliyorum. Biri "Eee, anlat" derse panikleyip sıkıcı olabilirim.

Karşılıklı bir durum. Sevmediğim insanları ilgisizlik ve tepkisizliğimle boğarım. Kolay kolay birine katlanmam da pek mümkün olmuyor. Herhangi biriyle herhangi bir konuyu konuşmaktan 100 yıl mahrum kalsam yine de bunun eksikliğini hissetmem sanırım.

Bazen oyleymisim gibi geliyor. Cok yakin arkadaslarimla bir aradayken bile en az konusan, anlatan ben oluyorum. Populer seyleri de takip ederim aslinda. Bir de yasanilan bir aniyi anlatis sekli cok onemli. Ben cok tekduze ve basit anlatiyorum ama kimisi ballandira ballandira, jestler, mimikler vs ilgi cekici bir sekilde anlatiyor.

Bir de cok yasadigim baska bir his var. Boyle cok samimi olmayan 3-4 kişiyle beraberken ve ortamda sıradan bir muhabbet varsa, 'uian ben olmasam sanki drli gibi geyik donecek bu masada' gibi bir hisse kapılıyorım kşmi zaman.

1 sene önceki duyurunun hortlaması...

el cevap: düşünmüyorum.

meme

meme

meme

meme

absolutely tits

GÖDMFFFSSSS

Başarılı kalça bulma ihtimali, kolay deforme olan memelerden güzeline denk gelme ihtimalinden daha yüksek. Ondan meme daha kıymetli.

piyasadaki nadir götçülerdenim sanırım o.O

arnold +1

süper açıklama.

seçerken zorlandım ama göt diyesim var

www.commonsenseevaluation.com

tabii ki kalça.

dat ass diyorum.

kadını kadın yapan yegane özellik meme :D

meme tabii

çünkü işçiler gelmiyor oraya .. işçiler akp' ye oy veriyor.

çünkü bazen bir puro sadece bir puro değildir.

ben su kadarini soyleyeyim biz iyi niyetimizle gidip katiliyoruz ama gizli kapilar arkasinda ne hedefler donuyo ne provokasyonlar yapiliyo. Gecen aman gerekirse taksimde kutlanmasin yazik milletin olmesinden iyi dedim burdan biri sigir dedi bana

doğru bulmuyorum ben. bu ülke solcularının sorunu da bu zaten, her şeyi birbirine katmaları.

bu zamanla alakalı bir şey. ilk olarak işsizlik, çalışma şartları, ücretler ve sistemle ilgili konulara dikkat çekilirken, zamanla gündeme dair daha geniş kesimi ilgilendiren sosyal sorunlar da ele alınmaya başlandı. dolayısıyla sadece işçileri kapsayan sorunların ötesinde daha ortak bir hal aldı. bu yüzden 1 mayıs sadece işçi sınıfının taleplerini sunduğu bir tarih olmaktan çıkmaya doğru yüz tuttu. 1 mayıs ayrıca muhalefetin, ortak toplumsal sorunları da meydanlarda dile getirebildiği tarih oldu. ben bunu yanlış da bulmuyorum, tam tersi işçi sınıfının birleştirici bir yönünü görmemizi sağladığı için faydalı görüyorum. bu rol çalmak değil, aksine ortak olmak. bunda nasıl bir yanlışlık olabilir?

Bu kadar politically correct olma bence. Herkesin 1 mayistan kendince bir beklentisi var.

bu yaklaşıma da bayılıyorum. 1 mayısı kutlamam, kutlayanları her lafı geldiğinde aşağılarım alay ederim de bu da ayrı bi tantana türü. yani 1 mayıs dediğimizin yıldönümü olan "şey" nedir? o ilk büyük işçi grevini örgütleyenler ne işkenceler gördüler ne şekillerde öldürüldüler. sonra biri gelsin halay çeksin, öteki bütün olayı tek bi güne sıkıştırsın. biri de desin ki "yaa lütfen kuzu kuzu işçi kalalım kutlayalım işte bir gün tatil ne güzel".

evet insan çekmek için kulllanıyolar, maalesef bu kadar basit. ama "neden bunları 1 mayısa karıştırıyoruz" diyenlerin de manasızlaştırma ve ruhsuzlaştırma babında bir farknı göremiyorum.

Ayrica tonoto +1 diyorum. Soylemek istediklerimi daha acik bir dille ifade etmis.

@tonoto, anlattığınız gibi 1 mayıs, anlamını biraz yitirmek üzere ve başka amaçlar doğrultusunda başka yönlere çekilmek istenmekte. sol dediğimizde içinde yüzlerce grup barındırıyor. bu gruplar kendi seslerini çıkarmak için 1 mayıs'ı kullanıyorlar. işçi çıkarlarını savunmak için değil. yanlış olan bu.

ha işçiler lehine bir adım at, kendi flamanın altında at. onda sorun yok.

işçi sınıfının birleştirici yönünden ziyade, kalabalığı kullanmak ve fırsatları değerlendirmeye çalışan kesimin bunu kullanması bence.

ortak olacaksan da, önce işçi dersin. 1 mayıs'ta bir çok defa göreceğiz ki, halkların kardeşliği, kahrolsun akape, biji van kulan sloganları, avusuturya işçi marşından, 1 mayıs marşından çok daha fazla söylenecek.

genelde büyük şehirlerde öyle. küçük şehirlerde 1 mayıs 1 mayıs olarak kutlanıyor. sonuçta kimin ne işine yarar oralarda provokasyon yapmak ama iş büyük şehirlere gelince işin rengi de değişiyor tabii.

yani genel olarak 1 mayıs olayından hoşnut değilsin gibi gözüküyor. yoksa geçmiş senelerde aynı tarihte japonya'da nükleer santrale karşı yapılan protestoların, demokrasinin aksadığı bir ülke insanının çıkıp ortak taleplerini belirtmesinin 1 mayıs ile ilgisi ne değil mi? halbuki dediğim gibi sadece bizim ülkemizde değil, çoğu yerde gündemdeki ortak toplumsal sorunlar ele alınıyor 1 mayıs'ta. gündeminde çocuk ölümlerinin, şiddetin, yolsuzluğun, katliamların olmadığı yerde tabii ki ağırlıklı olarak işçi sınıfının sorunları dile getirilirdi. toplum olarak en baskın sorunumuz işsizlik ya da ekonomi olsaydı, bizde de ispanya'da olduğu gibi daha çok sendikalar meydanlara çıkardı. bizdeki gündem sonucundaysa bu şekilde hareket edilmesi çok doğal bence. ama her sorun da birbiriyle eşit öneme sahip. ayrıca, tabii ki amacı sadece polisle çatışmak olan bazı romantik kişiler var. taksim'de kutlanmasına izin verilseydi neredeyse meydanlara çıkmayacak insanlar bunlar. bu da bizim ülkemizin diğer bir gerçeği ama onlar var diye bu tarihte çıkan her kesimden duyarlı insanı da karalamak yersiz bence.

sene olmuş 2014 hala işçi deyince aklımıza çekiç sallayan bıyıklı adam geliyor.

evinde kadın*, ofisinde beyaz yakalı, okulunda öğrenci de işçi.


*tabirde bir yamukluk varsa affola, feministler düzelsin.

işçi sınıfı dinamiği de, kurtuluşu da bu saydığın diğer sorunlardan ayrı düşünülemez de ondan. iktidarın karakteri, tüm bunlara toptan düşman olmaktan geçiyor. içi boş bir işçi bayramı kutlaması, 1 mayıslara anlam katmaz. nasıl olur görmek istiyorsan, bu 1 mayıs'ta kayseriyi izleyebilirsin.

bu arada işçi sınıfı problemlerinin halkların kardeşliğinin gölgesinde kalması, kürt hareketinin sol üzerindeki baskısından. bu sol içi bir tartışma konusu fakat tartışma metodu bu değil. karşısına koyulacak şey, işçi problemleri dışında olan biteni dışlamak değil.

1 mayista gezi'nin anilmasi cok normal. cunku ikisi de sivil itaatsizlik. aralarindaki fark, gezi tek seferlik buyuk bir hareketti, 1 mayis rutine bindi artik. Taksim'i sahiplenme muhabbeti iki olayda da mevcut. Sadece bu degil tabii ki de, yazmaya useniyorum.

PKK ise, kurt komunist partisi biliyosun. Ha, bugun komunizmle ya da herhangi bir sol gorusle ne alakasi var tartisilir ama takiliyorlar iste.

1 mayıs benim gözümde kapitalizmin kölelerine izin verip, tasmalarını gevşetip "hadi oynayın" deme günü. yer yer taşkınlıkların vs. sebebi de bu. 364 gün köle olan, 1 günlüğüne yalancı kral konumuna geliyor ve sürü psikolojisinin etkisiyle de normalde dile getiremediği taraflarını açığa çıkarıyor.

örnek biraz sert olmuş olabilir ama benim için 1 mayıs bu. işçiler 1 mayısı kutlayacağına, 1 mayısı unutup, her günü 1 mayıs yapmaya çalışmalı bence.

dün milan kundera'dan "kimlik"i bitirdim. hemen bitirmem diye düşünüyordum da bitti işte.

kumral ada mavi tuna

en sonuncusu daytripper oldu. ilginç, hayata dair ve güçlü olduğundan çok sardı. çizimler de, öykü de çok güzeldi.

genç werther in acıları ve kürk mantolu madonna yı bir günde bitirmiştim. ince kitaplardı, onla alakası olabilir.

nihat behram'ın kız ali romanı. sinir bozucu bir kitap. tek gecede bitirip üstüne iki gece de uyuyamamıştım

franz kafka dönüşüm
tolstoy kreutzer sonat

jack london - the road

tek oturuşta bitirmiştim; güzeldi.

harry potter'ları öyle yapardım. bilemedin 1,5 taş çatlasa 2 gün. soluksuz okurdum türkiye piyasasına düşer düşmez.

ihsan oktay anar'ın kitaplarını bir günlük okudum sonra

bir de son dönem buz ve ateşin şarkısı serisinde aynı performansı göstermeye çalışıyorum ama tabi harry potter günlerindeki gibi öğrenci değilim artık, zaman yetmiyor.

nedenine gelince, bırakamıyor insan. sarıp sarmalıyor seni anlatılanlar. içine girince o yaşamın sen tatlı bir muhabbetin ortasında kalkıp gidebilir misin. sevdiklerin kendi aralarında bile konuşurken bir köşeye oturup izleyesin dinleyesin gelmez mi? öyle bir duygu bir oturuşta kitap bitirmek. onlar susana kadar kalkamazsın yerinden, kapanmaz o kapak.

harry potterlar +1
yakın zamanda da kaplan! kaplan! ve silo'yu birer günde bitirdim.

yeraltından notlar, dönüşüm, roverandom, tehlikeli diyardan öyküler, dövüş kulübü, gösteri peygamberi, kratylos, biz.

şey vardı. umut ışığım.

ejderhamızrağı serisi - ikizlerin testi

hobbit, babalar ve oğullar, çavdar tarlasında çocuklar, postane vs.

her kitap, hepsi de gerilim/polisiye.

ben kitabı yarıda bırakıp tekrar okumaya başlayınca, kitaptan fena tiksinirim. resmen yabancılaşır, 3-5 sayfa sonra atarım bi köşeye.

ayda 1 veya 2 kere cuma günleri alırım bi kitap, cumartesi sabah 6da falan yatarım. kitaptaki kahramanlar da rüyama girer falan. eğlenceli oluyor öyle.

"sabah namazına nasıl kalkılır"

tek günde değil bir gecede bitti. gece 12 den sonra başladım 4 gibi bitmişti. etkileyiciydi. kitap çok kalın değildi.

Şike ve ardarda gelen başarısızlık mahvetti Türkiyedeki futbolu, bende bu ülkedeki futbola karşı bir şey hissetmiyorum atl. madridin şampiyonluğu ya da liverpolun şampuyon olma ihtimali daha çok heyecanlandırıyor maalesef..

gayet normal bir insansın. acayip abartılı futbol sevgisi var. fanatizm, holiganlık derecesinde takımlarına aşık adamlar. afedersin popolarında don yok, maçlara bilet alırlar, birisi takımlarına laf söylerse katil olacak hale geliyorlar, kaç kişi öldü futbol uğruna. nedir bu futbol aşkı? eşlerine bu kadar aşık olsalar mükemmel bir evlilikleri ve cinsel hayatları olurdu. futbol uğruna ne yuvalar yıkıldı.

Millet futbolla kafayı yemiş. Uyuyo herkes. Olduğun gibi olmak iyidir.

sende bi sorun yok. hayati futbol olan faydasiz pezevenkler dusunsun hallerini. boyle devam et, keske hepsi senin gubi olsa.

Futbolu ve diğer sporları çok seven bir insanım. Ben de bir insanın spor sevmemesini anlayamıyorum. Fanatik değilim. Tuttuğum takım var, sempati duyduğum bir ton futbolcu ve takım var. Oturup izlerim. İlla izleyecem diye bir şey yok elbette. Bayern -Real maçını sabırsızlıkla beklerim. Hanım yok ya sinemaya gidelim dese sinemaya giderim. Fakat futbol izlemekten inanılmaz keyif alıyorum.

Diğer sporlar da aynı şekilde. Voleybol maçı da, basketbol da, hentbol da. At yarışı da izliyorum. Bahis yapmıyorum. Elbette ki her maç sonrası cinsel içerikli, sökmeli, takmalı, geçirmeli, emmeli, sokmalı muhabbet eden gerizekalı kitleden olma ama bir insanın ilgi duyacağı bir spor dalı nasıl olmaz anlayamıyorum. Çok tuhaf geliyor. Anormal demiyorum yanlış anlaşılmasın ama tuhaf geliyor.

futbol asla sadece futbol değildir. sebep bu kardeş.

insanların hayatlarındaki boşlukları sürü psikolojisi eşliğinde doldurduğu şeylerden biri futbol. çocukken sokakta hep futbol oynamış, hayaller kurmuş ve bu hayallerden sıyrılamamış insanların, kitlelerin karşılıklı gazıyla birlikte gereksiz benimsemesi, anlam yüklemesi... futbolun dünya çapında popülerlik kazanmış olması bu etkenleri sürekli olarak tetikliyor ve bu saçma fanatik insanlar bitmiyor. aslında biraz tanrı sevgisine benziyor.

Tüm sene boyunca en huzurlu, en heyecanlı, en mutlu hissettiğim anlar TT Arena'da bulunduğum anlardı diyebilirim. Sanki dünyadaki bütün sıkıntılarımı girişinde bırakıyorum gibi oluyor. O yüzden kolay kolay bir başkasına küfür edecek kadar fanatik olmasam da futbolu seviyorum. Salak salak s.ktik, soktuk muhabbeti olmasa, iğrenç spor medyası, dingil yöneticiler olmasa çok daha severdim.

tuttuğu takıma bir laf edilse en efendisinin bile en iğrenç ifadelerle küfrettiğini görüyoruz hepimiz.en basit haliyle aidiyet duygusu sanırım.

çocukluktan beri bir takım tutturuluyor, "en büyük bu takım, diğerleri şerefsiz" diye beyne kodlatılıyor. spor, rekabet iyidir, eğlenmesini bilirsen çok güzel bir şeydir diye öğretilmiyor.

ben de fenerbahçeliyim, bugünkü şampiyonluk bende ufak bi kıpırdanma uyandırdı o kadar. o da geçer bir iki seneye. iğrenç bir hale geldi çünkü artık fanatizm.

futbolu sevdiğim halde türk futbolunu bende çok anlamsız buluyorum.

Ben de boyleyim. hic bir zaman sevmemisimdir futbolu. diger sporlari seviyordum o konuda ayriliyoruz ama futbol hep sikici gelmistir. Kulturle alakali bir durum turkiye'de ingiltere'de futbol, kanada'da buz hokeyi, amerika'da amerikan futbolu beyzbol hokey vs.

Turklerden daha psikopat olan bir suru millet var ingilterede holiganlarin programini izleyin discovery den hala yayinliyorlarsa.
Kanada'da banka subelerinde falan zipliyorlar musteriler calisanlar birbirlerine sariliyorlar milli takim gol atinca, tv acik para sayma makinelerinin yaninda herkes maci izliyor. Turkiye'de goremezsin boyle bir manzara mesela bankada falan.

Aileyle de alakali biraz da, babam izler oyle arada ama hic fanatik ya da hic mac kacirmayan ya da oturup yorum yapan futbol programi izleyen biri degildi ama oyle olsaydi bana da gecerdi biraz diye tahmin ediyorum.

edit: click here to see her naked +1 demeden gecemeyecegim bir de.

bende hiç anlamıyorum toplumumuzun futbol ile neden bu denli rabıta halinde olduğunu.
toplumsal olayları da hissedemiyorum.

Futbola çok fazla kafayı takan insanların "sığ" olduğunu düşünüyorum ben. Zira bu, insanların kendini eğlendirmek için "uydurduğu" bir spor müsabakası. Olaya böyle bakmak lazım. Senin durumun da çok normal, demek farklı zevklerin var.

herhangi bir spor dalını sevip takip etmekle holiganizm aynı şeyler değil, onu bi ayıralım önce. çünkü cevaplar yavaş yavaş "because it's too mainstream" olayına doğru kayıyor.

bunu bir psikolojik analizi olamaz, zevkler ve renkler farklıdır. seninki normal öbürleri anormal demek saçma, tam tersi gibi. ilgini çekmiyormuş, bu kadar işte.

senin için konuşmuyorum ama mal mal entel triplere girmeye gerek yok. kültür sanat dünyasından bi dünya adam da fanatikçe maç kaçırmadan takım tutuyor köşesinde ona buna sallıyor futbol yüzünden.

sen büyürken etrafında öyle çok bi futbol muhabbeti dönmemiş sen de takımı sahiplenememişsin demek ki. herkes sevecek diye bir şey yok.

zaten "tuttugum takim yendi. bu, iyi" ve "tuttugum takim yenildi. bu, kotu" psikolojisini cope at gitsin. milliyetcilige kadar uzar gider konu. kendini bilen insanin boyle sorunlari, psikolojik yapisi olmaz.

futbol nedir ki..? topa tekme attim, gol oldu.. e?

ronaldinho diye bi futbolcu vardi. gayet estetik ve zekice hareket edebilen, o'nu "ne guzel oynuyor" diye izlemek gibi konular ayri da... "gol oldu, takimin hanesine bir sayi eklendi, oh" mantigi pek bi' gelismemislikle, rekabet duygusuyla, kazanma hirsiyla ve dolayisiyla; kibirle vs. alakali.

Basit bir analizi var aslinda. Herhangi bir duygusal bagin yok futbolla.

Objektif bakinca esasen cogu macin 90dksinin cogu oldukca sikici gecen bir oyun bence izleyenler icin.

Ama duygusal bakmayi da tercih edebilirsin. Duygusal boslugunu futbol doldurusa, tuttugun bir takim olur, lig denen oyunu takip edersin, mac analizlerini izlersin, yorumlari okursun, gun ici muhabbetlere dahil olursun, bir bakmisin her hafta maci bekleyen birisin. Artik futbol senin stresten kacis alanin olmus.

mal değilsin işte ne güzel.

üniversite hazırlık sınıfında çok zorladım kendimi futbolu sevmeye ama olmadı. beni gram ilgilendirmiyor, hiç hoşlanmıyorum yani. bi arkadaş bayern'den bi adamın golünü anlatıyor, sonra bana döndü "abi hiç mi ilgini çekmiyor ya" dedi. o derece ilgilenmiyorum.

sporu ve futbolu çok seven birisi olarak, herhangi bir spora "izleyici" olarak bağlanmanın bir eksiklikten ileri geldiğini düşünüyorum ben açıkçası... spor yapmıyorsanız, hiçbir şekilde hiçbir sporla ilgilenmiyorsanız aslında birazcık toplumdan izole olduğunuz düşünülebilir. ama bu sadece benim için geçerli bir fikir. dünya kupası benim için bir spor olayından ziyade, "kültür"dür mesela. en çok sevilen, en çok oynanan oyunun, en güzel halidir. futbol izlemeyen birisi bile, 2014 dünya kupasının nerede düzenleneceğini bilebilmelidir. bilmeyene "neden bilmiyosun ya aptal pff" demem, ama şaşırırım.

19 yaşındayım. şu zamana kadar hepsi amatör olmak kaydıyla paten kaydım, futbol oynadım, basketbol oynadım, hentbol takımına girdim, tenis oynadım. grand slam finallerini izlerim, basketbolda 2-3 ligi takip ederim, futbolda 30-40 ligi takip ederim, buz hokeyinde de isveç ve rusya'nın hastasıyım. buna ek olarak bir de profesyonel dota manyağıyım.

kendimi hiçbir zaman desteklediğim takımların birine veremedim tamamen. o fanatik taraftarların yaşadığı aidiyet duygusunu hiçbir zaman hissetmedim. çocukken, maç izlerken gördüğüm bir görüntü, beni "futbol çok güzel lan" dedirtmeye itmişti: hava çok bozuk, bir adam var, kucağında kabana sarılmış, şirin mi şirin minik bir velet. takım gol atıyor, futbolcu bunların olduğu tribüne koşuyor. ekranda bu veledi gösteriyorlar, kıpkırmızı burnuyla nasıl seviniyo pezevenk.

romantiğim ben. alınan her puandan, futbolcuların her hareketinden bi şeyler çıkarmayı seviyorum. türkiye ligi'ni sadece puan tablosundan takip ederim, izlemem. sevmiyorum çünkü. futbolu sıkıcı buluyor ve çoğu maçı 90 dakika boyunca izlemeye tahammül edemiyorum.

ama çok seviyorum. ve bana kalırsa, mevcut durumda böyle endüstriyelleşmiş bir sporu tutkuyla sevmek, eksik olan bazı şeyleri tamamlama ihtiyacından ileri gelen saçmasapan bir motivasyonun sonucu...

geçen sene palermo kümede kalmaya çalışırken, catania avrupa ligi hesapları yapıyordu. ezeli rakipler. bu sene palermo tekrar üst lige yükselecek, catania düşüyor... kaderin cilvesi işte. ben hayatı görüyorum sporda. inişler, çıkışlar, güzellikler, çirkinlikler... her şey var. hepsinin üstüne, bir de milletin birbirinin üstüne çıktığı puan tablosu var. haha.

öyle işte. kusura bakma yeni uyandım, beynim allak bullak çok karışık oldu. millwall-west ham maçı yüzünden lisede çorlu'da birbirimizi bıçaklıyoduk biz. lan sana ne millwall'dan, neyin fanatikliğini yapıyosun?

bi şeyler eksik. onu yerine koymak istiyorum. spor beni inanılmaz mutlu ediyor. bununla doğdum ve "sağlıklı" hissettiğim pazar günlerinde her zaman bir spor vardı. dün liverpool-chelsea, sunderland-cardiff maçlarını izledim mesela. liveprool'un hüznünü paylaştım. cardiff taraftarı olduğum için oradan ekstra kendim üzüldüm. sunderland'li taraftarlar için sevindim.

bir şeyler eksik, ama hep eksik kalsın, sorun değil. sonuçta hepimiz kendi kafamızda yarattığımız dünyalarda yaşıyoruz. ben cardiff için ağlamayı, 90 dakikalığına liverpool'luların mutluluğunu/acısını paylaşmayı seviyorum. benim için kültür bi noktada.

ama sevmiyorsanız, kendinizi garipsemeyin. hiçbir anormallik yok. neticede, sporların tümü, bunları yıllarca yapan insanların, hayatlarını bununla idame ettirebilmesi adına oluşturulmuş yarışlardan ibaret. en azından benim saydıklarım için. umursamayabilirsiniz, hatta umursamamanız daha mantıklı.


yine de güzel şeyler hep. hani eskiler pazar günü banyosunu yapıp bizimkiler izlermiş ya... ben pazar akşamı kanal a'da ligue 1 maçı izliyodum. hafta sonunu iple çekiyodum çünkü 500 tane maç oluyodu. isveçlilerin bile bilmediği isveç takımları hakkında bi şeyler bilmek hoşuma gidiyodu.

çok duygulandım ağlıycam, i <3 endüstriyel şit

O seni Malatya'dasın diye düşünmüştür. Yoksa öyle bi yöntem yok.

Edit: "Ben İstanbul'dan esnaf arkadaşının posuna nasıl ödeme yapacağım?" sorunun cevabını verdim.

sahibinden com zaten hali hazırda kk kullanılmasına izin veriyor. aradak, farkı ödeyeceğinizi söyleyin sahibinden com üzerinden kredi kartı ile satılabilecek şekilde ilan açsın. açmaya yanaşmıyorsa hiç bulaşmayın dolandırıcıdır %95

Hayır söyledim İstanbul'da olduğumu biliyor.

Yeni ödeme yöntemi mi geliştirdiler Malatya'da da haberimiz yok acaba :)

Mail order kullanıyor olabilir mi?

kardes malatyalilar kolay kolay yamuk yapmaz ama yine de saglama al kendini

büyük ihtimal mail order ile çekimden bahsetmiştir ama madem kart ile satış yapacak o zaman sahibinden üzerinden neden kart kullanmıyorsun?
bu arada malatyadayım, işin düşerse haber ver.

2004 model Volvo S40 olabilir, temizini bulursanız süper araba.

ford 2005-2008 arası TDCİ lpg den iyidir yakıtı..

arkadaşım 26.000 e 2003 model 8 hava yastıklı abs esp filan bissürü özellikli toyota avensis aldı çok memnun. zırhlı gibi araba diyor. bindik gerçekten yol tutuşu o kapının filan ağırlığı güven veriyor. 25-30 bin liralarını tutulmayan arabalara verme model yükseltmek istersen çok zarar edersin. dizel de alma dizel 100.000 km den sonra allah a emanet, üzedebilir sevindiredebilir bu parayı riske etmeye değmez ama.

al bi lpg li 1.6 avensis, sedanın bagajı 500 lt nerdeyse

sınav yokken öyleydim. bitsin sınav tekrar çılgınlaşırım.

ben de fena okumam ama ev arkadaşım bildiğin hayvan gibi okuyor. haftada 2 kitap ortalaması var.

kitabın içeriğine, ebadına da bağlı ama kafam doğruyken 6-7(bir ay) ye varabiliyorum, bilmem az mı fazla mı

her akşam düzenli 1 saat okuyorum, bazen çok saran kitaplar oldugunda bir günde bitirdigim, tabiri caizse tugla gibi olanlari 3 günde bitirdigim de oluyor.
ama bazi kitaplar var ki bitmesini asla istemiyorum o dönemler gece cift kitap okuyorum.
bunun harici cantamda mutlaka kitap tasirim yolda vapurda nerde firsat bulsam acar okurum.
bilmyorum ne kadar cilginca ama böyle :)

ohhh beni iyi hissettirdiniz. hala böyleleri var. aslansınız.

Eskiden bir hafta akademik bir hafta edebi kitap okurdum, bitirirdim; ama şimdi o kadar vaktim olmuyor. Sınav dönemim + işe girdiğim için sadece ders kitabı okuyabiliyorum. Kahrolsun hukuk dersleri, kahrolsun sınav başına 1000 sayfa sorumluluk alanı :(

1 haftada 3 kitabı ayrı ayrı okuyorum. sahaf bıktı benden. bende bıktım çünkü adam gibi kitabı yok.toptan alıp hiç dışarı çıkmak istemiyorum sırf okumak için.

sözlük ve kitap okumak arasında nasıl bir bağlantı var anlamadım.

Haftada 2 Kitap iyidir. Bu kendi adıma ortalama.
(Ayda 5-8 Kitap diyelim)
Sonuç olarak özel hayatımız var ve bir zaman ayırmak lazım geliyor.
Tabi daha hayvani olanlar mevcuttur.

her ay kütüphaneden 5-6 kitap alıyorum.ayrıca 1.el ve 2. el aldıklarımı da bitirmeye çalışıyorum bazen 4 kitabı aynı anda okuyorum.hangi tür olduğu çok
fark etmiyor 4ü de roman olabiliyor,bazen de tarih biyografi kısa öykü ya da
ingilizce olabiliyor.her akşam her birinden 20-30 sayfa okumaya gayret ediyorum.buna rağmen 2 koli kitabım var hala bitmeyen. tabi vize final zamanı yok öyle bir dünya :)

en son liste tuttuğumda 2007 yılında üniversiteye hazırlanırken 90 roman okumuştum. (bazıları çift dikiş, iki tanesini çok beğenip 3 tam 5-6 defa parça parça :) ) sonra roman okumayı bıraktım. sadece akademik kitapları, anıları okuyorum. ama eskisi kadar yoğun değil tabi. çılgınca gelmiyor ama okumaya çalışıyorum. eskisi kadar tahammülüm yok ama tekrar o sabrı kazanmaya çalışıyorum. ekşi sözlükte de okunacak çok güzel şeyler var. mesela 1 hafta önce inci sözlükteki muhteşem askerlik hikayesine takıldım. 2 gecede bitirdim. sonra 1 gece boyunca yorumları okudum. bazen sayfalarca yorum okuduğum oluyor. onların istatistiğini tutamıyoruz tabi.

işyerim uzak olduğu için her gün sabah ve akşam otobüste toplam 1,5-2 saat kadar kitap okuyorum .
tabletten ekitap okuyorum.ineceğim durağı son dakika farkediyorum yani hiç anlamıyorum uzun yolu ya da trafiği süper oluyor.

beğendim.

bence kollar dışında herşeyi güzel. ama kollar olayı bozuyor, metalik mavi nedir yani?

Bence de güzel.

o mavi yerine kordonun tonunda bir koyu kahve olsaydı bayılmıştım ben şahsen. şimdi de iyi ama.

@want2die 180 lira indirimli fiyatı.

Saat genel olarak güzel ama akrep ve yelkovanın rengi konsepti bozmuş. Saatin bütünüyle uyumlu olsaymış çok daha güzel olurmuş.

ben de beğendim.

klas.

Çok şahane.

ben de akrep yelkovanın rengi dışında çok beğendim.

kordonu kötü onun dışında tatlı bi saat. ama kordon gerçekten kötü.

güzel, bana hediye edilsin isterdim

guzel saat.

modelini yazar misin biz de alalim

@exlibris LORUS RT371BX-9.

@premium hayat yan gel yat yaş kaç abi? çok sade bence.

beğenmedim.

kordon fena değil, kadranı beğenmedim, pazar işi duruyor.

dört dörtlük bir saat, vereceğin çoğu parayı hakeder.

mayın gibi değilse(resimden anlayamadım)alınır.

youtube'dan prank videolarını izliyorum. tavsiye ederim.

Aşamıyorum bikaç gün dışarı çıkınca kendi geçiyor.

film izliyorum gercek hayattan kopuyorum.

hep bu internet yüzünden aq. sosyal hayat kalmadı resmen :(

ted talks

yeni bi hedef koymak. bir sınava hazırlanmaya karar vermek. gidip kitap filan alıyorum. ben şunu keşfettim kişi boşboş yaşadığından bi süre sonra sıkılıyor dediğin gibi bir şey yapası gelmiyor. tembelleşiyor. son seferinde bir eliptik bisiklet aldım. keyif oldu. biniyorum takır tukur çeviriyorum.

öğrenciyken para ile aram iyi değilken sıkıldığımda bolca yürürdüm. kulaklığı kulağıma takıp rahat 2 saat yürümüşlüğüm vardır.

bir süre sonra geçiyor. kitap okuyorum bu donemlerde genellikle

spor salonuna, kulüblerine yazıl. yürüyüş, dağcılık, okçuluk, boks, judo falan filan.

imkanın varsa görmediğin bir yere tatile git. 2 gün, 3 gün, 1 hafta... çok iyi gelir.

tişört al.

img1.findgift.com

ahahah:)))

çikolata al.
ben alırım sen adresi ver yollayayım.

Bence örgü ile bir sey örün. En guzel hediye.

bir değişiklik yapın bana hediye alın. valla çok ihtiyacım var morale :( daha da doğumgünüme çok var.

50 liraya 15 kilo mama alın, sokakta kedilere köpeklere dağıtın. Günün sonunda mutlu olmamanız imkansız.
Bence güzel :)

Cocuklugunda cok sahip olmak isteyip de bir turlu sahip olamadigin bir sey olsun. Ornegin sunu bir cocukluk boyunca kovalamistim:

(bkz: casio cmd 40)

sea kayak alin.

o degil de nasil cok buyuk surpriz oldu forma cok merak ettim :)

mobilden cikinca favorilere ekleyecegim bunu.

bir iki gunluk haftasonu mesela tatil mi alsaniz. urgup hatay karadeniz'de bir yayla falan belki. kendinizle basbasa kalirsiniz. orada da kucuk supruzler yaparsiniz belki.

amazon kindle al. kitaplarin benden

ufak şeylerle mutlu olmak lazım bi tane magnum gibi.

magnum.sarkisozlerik.com

depresyon, sıcak/soğuk ortamlar, epilepsi?

oksijensiz ortam.

@zebragini +1

dostum streste esneme yapar. kisi stres yaptiginda beyne yeterince oksijen gitmediginden vucut bu acigi boyle kapatmaya calisiyormus.

Nazar dememiş kimse.

cozunemeyecegi kadar az su oldugu icin olabilir. yani suyu emiyor bir yerde suda cozunmek yerine.

suyun molekuler cekim gucuyle ilgilu olabilir.bardaga su koydugumuzda bardagin kenarlarinin ic yuzeyinde su orta kisma gore azicik daha usttedur. bunun sebebi kenardaki suyun bardaga tutunup yuzey gerilimi uygulamasudir. ortadakiler tutunacak bi sey olmadigindan azicik daha asagudalar. tuz tanesinin de agirligi yok denecek kadar az. sanirim bu yuzden.

yuzey gerilimi +1.

bence yaparlar. şansını dene dostum.

Ben hep aldım. Üstelik takım elbise ile ciddi ciddi gece yarısı bile aldım. Veriyolar yani.

çanta al yanına

Bizim mahalleye gelmedi o yasak. Sizin tekelciye de gelmemiştir.

ben vermem diyeni gormedim. kadikoy barlar sokagindaki tekelin sattigini uydudan bile gorebilirsiniz.
o kadar ciddiye almiyorlar sanirim.

170 cm

174

176 cm.

184 cm

176

186

179

178,5 falan

hay aq ne kısaymışım lan

191

180

kafa dahil 172cm. kısa mıyım lan?

190

188

185

1.80. gördüğünüz üzere türkiye şartlarında ortalamanın üzerinde, en kötü ortalama sayılırım ama anasını sattığımın ülkesinde bücür kaldım. s giyiyorum lan!

182

büyük 179
Küçük 22
bkz:tansiyon

176

157

12.5 felan

181 cm

184

223

boy kompleksine girdiğin için mi tik atmıyon.

yazın yazın. arşivleyin kızlar lazım olur :P

büyük 1.56 küçük 9

180

187 cm

büyük 185cm
küçük 15cm

1.81

@armagan
kompleksten degil yalan soyledigine inandigmdan tik atmiyorum

182

177

3 mm

174
edit: lan niye tribe girdin hemen aq, gayet güzel bir boy ben memnunum.

194 cm.

@mouse
lan hobbit gibi kalmisiz milletin icinde nesini seviyim bu boyun :)

181

1.73 cm

hacı süpürge alırken motor gücüne bakarak değil emiş gücüne bakarak tercih yapmalısın. byes.

220W emiş gücü diyor, fakir'inki de 220W idi. o halde soru, 220W'lik emiş gücü ideal midir?

gardaş 2200 watt al. boschun modellerinden avrat takımı memnundu o gün baktık.

220 w emiş gücü yeterli olur senin için evde kedi, vs beslemiyorsan.

bu durumda motor gücünün düşük olması şöyle artılar getirecektir.

daha az enerji tüketimi ve daha az ses :)

@tutun kolonyasi, bi elektrik süpürgesi için de 350-400 lira vermek istemiyorum ya, altı üstü yerdeki tadelle kırıntılarını falan emikleyecek bi makine işte, 400 fazla...

www.istanbulbilisim.com.tr

bizde bundan var 1400watt motor 280 watt emiş gücü diye biliyorum yanlış olmasın. emiş gücü yükse olmalı. bir de toz torbalılarda doldukça düşüyor sabit değil.

tabi bunun fiyatı onun on katı ama demek istediğim iyi bir şey olsun süpürdüğünü arkadan geri vermesin, emiş gücü yüksek olsun.

polise şikayet edeceksin ama pek ilgileneceklerini sanmam.

hiçbir şey yapamazsın maalesef hiçbir şey.

bu herifleri ne durduracak bilmiyorum abi... benim de sinirimi bozuyor. bununla ilgili bi yasa filan çıksa iyi olur artık. (belki vardır, bilmiyorum.) herifler o sesi kasten almak için yapıyorlar.

yumurta fırlat ki evini öğrensinler artık gece geçerken taş mı atarlar pencereye, arabanı tespit edip çizerler mi, seçenekleri sen çoğalt artık.

@divit hahsakshkahskldhasdhalshd aq burda da kulağımızı sikiyo orospuçocukları. warrrrgrggggghhhhhhhhhh diye bi geçiyo geçtikçe küfür listemi update ediyorum

depresyon.

dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olabilir sevmeme sebebin. genelde bu insanlar oturup da birşeye odaklanamadıkları için sevmezler böyle şeyleri

dizi neyse de (bazı diziler sinema filmlerinden daha iyi o da ayrı konu) ben film izlemeden yaşayamazdım sanırım. belgesel öğretici diye izleniyor da sinemanın tadı hiçbir şeyde yok.

ben de merak ediyorum izlemeyenler niye izlemiyor.

tv değilde internetten izliyorum bikaç diziyi. onun dışında tv hiç açılmıyor.

uyumak için gece kuşağını kullanıyorum uyutacak bişey bulursam . efsane türk dizileri vardır zamanında oturup izlemiştim. netten izliyorum artık. oturup reklam kuşağı izleyemem saatlerce :)

valla depresyon mudur bilmem ama komikli videoların bile süresi uzunsa ileri sarıyorum ya da bazen kapatıyorum. vay aq. yıllar evvel nadiren vcd kiralar izlerdik evdekilerle. şimdi hiçbir şey yok. kitap okuyorum. merak ettiğim konuları netten araştırıyorum. öyle geçiyor hayat. bi sizinkini öğreniyim dedim var mı benzer şeyler yaşayan diye.

@ biraz uzun

dikkat eksikliği olabilir dostum ama doktora gitmek tabi nedir ne değildir diye. şimdi herkesin sağlığından şikayetleri o kadar ortak ki bunun bir rahatsızlık mı yoksa değil mi tam olarak nedir kestiremiyosun.

ben. Tv izlemiyorum o yuzden dizi alıskanlıgım da yok. Sıkıcı geliyor bana. Onun yerine internette takılmayı daha cok seviyorum en azından yapabileceğim şeylerin sınırı yok. Ama bilgisayarımdan film seyrederim o ayrı konu.

hayır. :)

an itibari ile öyle bi aktarım şansı yok.
yedek al format at baştan alanları belirle

Windows 8 kullanıyorsanız bu mümkün diye biliyorum ama Windos 7 veya başka bir sürümse format atmadan sürücülerin boyutlarını değiştiremezsiniz. Maalesef. :)

Önce D'yi silip (Administrative Tools, Computer Management, Disk Management, Erase Drive gibi birşey olmalı), sonra C'yi genişletebiliyor olman lazım. Bunu yaparken D'yi tamamen kaybedeceksin.

100% emin değilim.

EVET! yapabilirsin . bunun için bir program lazım.
www.gezginler.net

bu programla yapabilirsin ben çok yaptım. D yi falan kaybetmezsin.
yalnız C yi büyüteceğin alan kadar D de boş alan olmalı. yoksa dosyaları silmelisin biraz. C yi 120 yap D yi de 260 yapmış olacaksın.
eğer d de 60 gb boş alan varsa c ye aktarmış olacaksın.

edit: link yenilendi

tam tersi olsa oluyor ama ne yazik ki format gerek

soruyu da eksik sormuşsun, şu istediğini herhangi bir veri kaybetmeden yapman mümkün değil.

harddisk şayet 60 ve 320 olarak ayrı ayrıysa hiç mümkün değil diye biliyorum. harddiskleri kendi içine partitionlara ayırabilirsiniz. iki ayrı harddiskten tek partition oluşturulması mümkün değil diye biliyorum, mümkün olsa bile bu soruyu soran birinin o topa girmesini tavsiye etmem.

yani bilgisayarında 2 adet harddisk varsa 60 ve 320 olarak mümkün değil. 400 gb'lık bir hd'yi 2 partitiona ayırdıysalar, mümkün ancak önce içerisindeki verilerin hepsini silmen aka format atman, tek partitiona indirip sonra ikiye ayırman gerek.

Pc yi yeni aldık, C 60 GB, D de 388 GB, böyle geldi bize.
Torrent i falan hep D ye attık ama C de şu an 800MB boş yer var.
Windows 7 bu arada.
İllegalstar hariç olmaz denilmiş ama bilmiyorum artık, bi denerim illegal'inkini belki.
C ve D yi de birleştirebilirim sorun olmazsa, yani öyle bir yol varsa

yeni aldıysanız, muhtemelen tek harddisk, 320'ye 60 dediğin için ayrı ayrı gibi düşünmüştüm ama 60 + 388 ile muhtemelen 500 GB'lık bir laptop kullandığını, kayıp gözüken alanın da recovery'e harcandığını tahmin ediyorum an itibariyle.

muhtemelen önce d'yi küçültüp sonra c'ye eklemen mümkün. programa da ihtiyaç duymuyorsun aslında. disk yönetimi programını açıyorsun. d'yi küçültüyorsun. sonra da c'ye ekliyorsun.

s13.photobucket.com

buna benzer bir tablo göreceksin, sende tek disk olacak. küçültmek istediğin d'ye shrink / küçült dedikten sonra diğerine extend/genişlet diyeceksin.

abicim ne çok biliyorsunuz yok olmaz , yok mümkün değil diye biliyorum yazmışsınız. oluyor la bal gibi. 7/24 bunlarla uğraşıyorum oluyor kardeş sen dene benim dediğimi.başka bir şey deneme.

Oluyor arkadaşım. Partition magic veya partition wizard yardımıyla yapabilirsin.

www.guncelforum.net

aynı işlemi D sürücüsüne göre yapın.

İşletim sistemininin olduğu sürücüyü de genişletir.

bizim burda hep linea kullaniyolar kayniyo etraf. sirketi dusunsem linea kendimi dusunsem fiesta alirdim.

Polo alırım herhalde ben de. 208 de olablir.

kia ceed 2011-2012 olabilir... ne zaman mazot aldığını unutuyorsun.

linea elbette.

208

Linea dedik, umarım pişman olmayız :)

sulugöz

sulugöz mü kaldı

rocco mayhoş vardı, o çok iyidir..
şekerden ziyade jelibondur ama çok güzeldir..

haribo standları oluyor ya avmlerde oralara bak jelibon gibi ekşi şeyler vardı

merhaba. ya eskiden ekşili jelibon vardı. çok acayipti bira'nın yanında bu kadar güzel giden bir şey görmedim ben. bitti ama sonra. rocco mayhoşu beğenmedim ben ama bi o kaldı ekşili.

limonlu akide şekeri, hacı şerif mi yoksa hacı eminin ki mi daha ekşiydi hatırlamıyorum

yoo sulugoz hala satiliyo dostlar mahalle nakkallarinda hala var.

Gerekli güvenlik önlemlerini ve dikkatini yanına aldığın sürece bir şeycik olmaz, güzel güzel sürersin bisikletini. Hafta içi pek zaman olmasa da hafta sonu gezilecek o kadar güzel yer var ki İstanbul'da. Metro ve metrobüsle de yoğun saatler harici bisiklet taşınabiliyor, bu sayede birçok yere kolaylıkla gidip sonrasının keyfini çıkarabilirsin.

Ormanda, bozuk yolda sürmeyeceksen sürekli İstanbul'un kaymak gibi asfaltı olmadığını da varsayarsak şehir bisikleti senin için uygun gözüküyor. Salcano'larla pek aram yok ama amörtisör ve disk fren ekstra ağırlık demek ve disk frenin bakımı, tamiri uğraştırıyor. Yağmurda da bisiklet süreceğim, deli gibi bisiklet sürmek istiyorum diyorsan disk al, yazın püfür püfür dolaşırım diyorsan V fren al, kafan rahat olsun :)

İkinci el bisikletler için sahibinden.com ve bisikletforum ilk aklıma gelenler. Bir de Facebook'ta İkinci el bisiklet sayfaları var, onlara da bakabilirsin.

başlangıç diye gidip ezik bir bisiklet alma bu işin başı sonu yok başladın mı adam gibi bisikletle başla sonra o ezik bisikleti elinden çıkaramayınca ya da yarısından daha düşük fiyata satınca anlarsın ne demek istediğimi.

al ya saçmalamasınlar nasıl binilmez. mis gibi sahil-orman yolları var. evin sahile çok uzak değilse bal gibi de binilir. trafikte çok bulunma, bulunacaksan da mutlaka korumalarını al ve çok dikkatli ol, bitti gitti.

bahsettiğin modelleri bilmiyorum ama eğer hafif bozuk orman yollarında da sürerim, sadece caddelerde gezmekten daha kullanışlı bişeyler almalıyım dersen cross touring bike diye tabir edilen, şehir ve dağ bisikletleri arasında konumlandırılan bisikletlere bak.

downhill kasmayacaksın, dolayısıyla disk fren olsun diye çok uğraşmana gerek yok. arka amortisör olmasın, kadrosu da çok ağır olmasın yeter.

dostum tam senlik bi bisiklet vardi elemanin teki satiyordu hem de burda. onunla iletisime gec. fotolari komustu ben begenmistim. kron xc 250 hem sehir hem dag bisikleti 400 tl istedi. sifiri 750 tl idi. muhtemel 350 ye duser. binemediginden satiyodu o da.

ahan da link= www.eksiduyuru.com

antidepresan mı kullanıyosun? geciktirici etkisi var çünkü

haha :), şaka yapmıyorum arkadaşlar. sadece ben 2. kez hayatımda 1-2 defa yapabildim. Millet arka arkaya nasıl beceriyor?

abi neden yalan söyleyeyim lan? soruma odaklanmadınız, trollüyorsunuz beni :(. Üzülüyorum

sevişirimden kasıt ne amk 1-2 saat git gel mi yapıyırsun bunumu ima ediyorsun ? Yoksa saade 1 (posta ne amk) kere gelebiyorum gecenin sonunda sızıp kalıyorum mu diyorsun.

hahahahaha oğlum ne adamlarsınız ya :D bence brazzersa başvur, 3 saat boşalmadan sevişmek nobel ödülüne layık birşey.

liseli vardı ya ah o liselii

geceleri çok içki içiyor musunuz? hafif tedirginlik gibiyse alkolden olabilir. uzun zamanlı ve farklı tür bir hisse, bu cevabı yok sayabilirsiniz.

içki içmiyorum.

Mideyle ilgili bölüm Gastroentoroloji bölümü. İhmal etmeyin ne olur.

tirnaklarini yiyor musun

yemiyorum. tırnak yemeyle ne ilgisi olabilir ki?

Az bile anlatmış, o kadar söyleyeyim.

Aksiyona geçen, skeculına bakması gereken, toplantı set eden ve third partylerle devamlı bir alıp veremedikleri olan insanlar.

onedio.com

"ya işsiz güçsüz ibneler dalga geçiyo işte aklınca, işimiz gücümüz var çalışıyoz işte, paramız var çok şükür" kafasının olmadığına emin ol :D Geri kalanı için fazlası var, eksiği yok.

"ya işsiz güçsüz ibneler dalga geçiyo işte aklınca, işimiz gücümüz var çalışıyoz işte, paramız var çok şükür" gerçi ben hukuk danışmanlığı ve avukatlık yaptım. başka sektörlerde durum farklı olabilir.

unutma ki saçma sapan, gösteriş meraklısı, yapay ve şekilci insanlar her ortamda karşına çıkacaktır.

hem önyargılı olma, hem de office space'i seyret demek istiyorum.

plaza insani diyorlar bunlara biraz da, maslak civarinda filan calisirlar istanbuldalarsa. "multi-national"in bir sirkette hatta.

maillerinin sonuna fyi yazarlar, ilk gordugumde random guldu bu kadin demistim ben, plaza kadini boyle mi oluyor la dedim. sonra internette arastirdim, "for your information" demekmis. bilginize demenin baska bir yolu. daha havali, daha "sofistike".

isin garip yani beyaz yakalilarla dalga gecenler genelde beyaz yakalilardir, kendileri de beyaz yakalidir. "ben onlar gibi starbucks'a gitmiyorum, cafe nero daha guzel bir kere" diyen bir tanidigim vardi. iclerinde saglam insanlar da yok degil tabi, genelleme yapmamak lazim.

sunun surasinda yakinda ben de beyaz yakali olacagim boyle giderse :) chai latte sevmiyorum, sicak cikolata iciyorum. biraz daha fazla calismam gerekecek onlardan biri olmak icin. ogle yemeginde kacamak yapip haci abdullah'a giderim ben de.


duzen: bu arada konusmalarina asiri olmadikca farkli dillerden kelime ekleyenleri normal karsiliyorum. universitede, belki lisede de ingilizce goruyorlar her seyi. yurt disina ciktilarsa oralardan da kelimeler kapiyorlar. "push edelim" gibileri elbette kotu ama "HR'a brief verelim" de normal gibi biraz.

kullanilan programlar da onemli, eger programlarda "assign" "schedule" gibi seyler yapiliyorsa konusurken bunlari turkce'ye cevirmek zor oluyor.

ilgili sözlük entrysini okurken sıkıldığım için yarıda bırakıp kısaca burada birkaç kelam etmek istedim.

bir beyaz yakalı çalışan olarak starbucks-fasıl gibi genellemelere girilmemesi gerektiğini düşünüyorum. ha çevremdeki beyaz yakalılardan bunu yapanlar yok mu? elbette var. ben kişiyle daha çok alakalı olduğunu düşünüyorum. mesela bir Starbucks karşıtı olduğum için tercih ettiğim başka cafe mekanları var ya da fasıl ortamları yerine rock barları tercih ediyorum. özünde hepimizin öncelikleri, tercihleri farklı, beyaz yakalıları genelleştirmek çok doğru olmaz sosyal yaşam konusunda, farklı farklı kriterler ve alışkanlıklar çerçevesinde şekilleniyor gezip tozulan eğlenilen, yenilen-içilen mekanlar.

bir beyaz yakalıyı mutsuz kılacak iş yerinden kaynaklı durumlar olabileceği gibi, beyaz yakalı olmaktan bağımsız mutsuzluklardan da bahsedilebilir. bazıları ise halinden gayet memnundur.

beyaz yakalıları genelleştirmemek gerektiği kültürel öğeler yanında ekonomik öğelerle açıklanabilir bence daha çok. Türkiye özelinde bakıldığında beyaz yakalı güruhun içerisinde düşük gelirli olanlar da var, yüksek gelirli olanlar da. bu durum da eğlence, gezme-tozma anlayışını doğrudan etkiliyor elbette.

son sözüm, hayattan ne beklediğinize/istediğinize bağlı olarak beyaz yakalı güruh içerisinde olmanın iyi ve kötü tarafları değerlendirilmeli. ilgili entrynin başlarında kılık-kıyafetten dem vurmuş yazar, haksız değil, ona hemen saç-sakal muhabbetini de ekleyebiliriz, alışamadım ben de ama hayatımın doğrudan bir meselesi değil, doğrudan bir mesele olarak görüyorsanız, şekilcilik-tektipleşme vs. olarak addediyorsanız baya can sıkıcı olabilir elbette.

Şöyle düşün;

Ortalama&standart bir maaş alıyorsun. Şirketin yemekhanesi olmasına rağmen her öğlen CHECK-IN yapılabilecek LÜKS restaurantlara yemek yemeye gidiyorsun iş arkadaşlarınla. Bir kişi de hayır dışarıda yemicem, bi' yemeğe 40 lira para veremem demiyor veya diyemiyor


Aynı şekilde ortalama bir maaşın var. Maaşının miktarını az çok herkes biliyor. Ama sen hava atmaya çalışıyorsun. Etiler'de tuttuğun evden bahsediyorsun, ne kadar fazla kira verdiğinden, evinin lükslüğünden vb.

Yani öyle çok bir maaşın olmamasına rağmen, köle gibi çalışmana rağmen, etrafındaki herkes hemen hemen aynı maaşı almasına rağmen, sen zenginmiş gibi davranıyorsun, yabancı dizilerdeki karakterlere özenip onlar gibi davranmaya çalışıyorsun, kendini olduğundan daha sosyete göstermeye çalışıyorsun ve bu -miş gibi davrandığının herkes farkında. Herkes -miş gibi davranıyor. Bu da -miş gibi davranmayan insanlara itici ve dayanılmaz geliyor.

Not: Henüz iş hayatına atılmış değilim. Kardeşimin çalıştığı yerden biliyorum.

şu plaza insanı genellemesi kadar sığ bir bakış açısı görmedim. 8 yıldır çalışıyorum, fabrikada da çalıştım, asmalımescitte reklam ajansında da, aksaray'da kendi işimiz için hamallık da yaptım, organize sanayideki ihracat firmasında da, basında da ve hatırı sayılır bir süre plazada ve "çokuluslu" firmalarda da. işin ucunda para olduğunda ve insanın olduğu her yerde çıkar, ego, hırs vs. kısaca birbirini sikmeye çalışma arzusu var. yok beyaz yakalı şöyle mal ama bilmem ne sektöründekiler über orjinal vs gibi bir durum yok.
herkes kendi kazancına göre kendini göstermeye, hava atmaya, iyi yaşadığına kendini inandırmaya çalışıyor. şu çok karikatürüze edilen plaza insanı fasıl geyiği eminönünde bilmem ne handa çalışan adamda da bilmem ne biranesinde kafa çekme muhabbetiyle aynı değil mi? mına koyim. (3-5 bişiler kazanıyoruz, ot değiliz, geziyorum, eğleniyorum falan filan)
girin kardeşim bir işe, doğru dürüst arkadaş edinmeye, hakkınızı yemeyecek patrona biraz da zevk almaya çalışın. hepimiz sikiliyoruz zaten boş beleş geyiğe kafa yormayın